World Press Federation
World Press Federation
cilingirhaber

cilingirhaber

23 Kasım 2024 Cumartesi

Antarktika Seferi’nin kadın görevlisi ‘biyoteknolojik ilaçların’ peşinde

Antarktika Seferi’nin kadın görevlisi ‘biyoteknolojik ilaçların’ peşinde
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştirilen Ay, 46 gün süren yolculukta, 40 ayrı noktadan toprak ve sediment örneklemesi yaparak, onlarca litre deniz suyu süzerek, izole edeceği bakteriler için gerekli çevresel örneklemeyi tamamladı.

6. Antarktika Bilim Seferi katılımcısı 19 Mayıs Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Hilal Ay, “Burası dünyanın bir çok alanına göre ekstrem fizikokimyasal habitat özellikleri taşıyor ve çok düşük sıcaklıklar görülebiliyor. Besin miktarı çok az, ben de burada Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde ki arkadaşlarımla hazırladığımız projede yeni aktinobakteri türlerini keşfedip bu aktinobakteri türlerinin akuakültürde probiotik olarak kullanılabilirliğini, patojenlere karşı antimikrobiyal madde üretim potansiyellerini keşfetmeyi amaçlıyorum’ dedi.

Aktinobakterilerin isimlerinin çok teknik gelebileceğini ancak onları herkesin tanıyabileceği özelliklerinin olduğunu ifade eden Ay, ” Yağmur sonrası hepimizin hoşuna giden bir toprak kokusu olur, aslında bu toprak kokusu birçok aktinobakterinin ürettiği kimyasaldan kaynaklanır. Bu sebeple bir çok kişinin aktinobakterilerin bu özelliği sebebiyle unutmadığını ve hatırladığını düşünüyorum. Çok daha önemli bir özellikleri daha var, aktinobakteriler klinikte kullanılan birçok antibiyotiğin, antikanser bileşiğin kaynak organizması yani, bu organizmaları küçük fabrikalar gibi düşünebiliriz” dedi

Ay, “Bu fabrikalar antimikrobiyal madde üretebiliyor, anti kanser ilaç üretebiliyor, endüstride kullanılabilen bir çok enzimi üretebiliyor. Bu sebeple aktinobakteriler biyoteknolojik açıdan önemli bir bakteri grubu ve biz bu projede yeni aktinobakteri türlerini henüz hiç alışılmamış alan olan, Horseshoe Adası’nın toprak, sediment ve su örneklerinden izole ederek, hem literatüre kazandırmayı hem de bu organizmaların biyoteknolojik potansiyelini ortaya koymayı amaçlıyoruz” dedi.

Horseshoe Adası’ndan izole edilecek yeni aktinobakteri türlerinin literatüre ilk defa kendilerinin kazandıracağının önemine değinen Hilal Ay şunları kaydetti:

” Buradan izole edeceğimiz yeni aktinobakterilerin daha önemli bir özelliği var. Yeni bir bakteri türü, yeni bir bileşik de diyebiliriz, yeni bir biyoaktif madde ya da yeni bir antibiyotik ve kanser madde. Her organizmanın genetik potansiyeli farklıdır. Biz burada izole edeceğimiz mikro organizmaların metabolik potansiyelini tüm genom analizi ve dizilimi yaparak ortaya koyacağız. Böylece izole ettiğimiz mikroorganizmaların bu zor koşullarda hayatta kalabilmek için üretebildiği farklı, eşsiz molekülleri de genom dizilimine bakarak ön görebileceğiz’

Yeni ilaç öncülü olabilecek bileşiklerin keşfi için birçok çalışma yapıldığını ifade eden Hilal Ay, ” Özellikle bitkisel kaynaklardan ya da mikrobiyal kaynaklardan ilaç öncülü olabilecek moleküler üzerine birçok çalışma yapılıyor. Mikroorganizmalar açısından baktığımızda yeni mikroorganizma, yeni bakteri türü ve farklı bir metabolik potansiyel ve farklı bileşikler, farklı moleküller anlamına gelebilmektedir” ifadesini kullandı.

Özellikle ekstrem, yüksek ve düşük sıcaklık, asidik ve bazik ortamlardan yeni türlerin keşfine yönelik birçok çalışma yapıldığını belirten Ay şöyle devam etti:

“Burada olmamızın sebebi Horseshoe Adası’ndan şimdiye kadar aktinobakteri türlerinin keşfi üzerine ya da biyoaktif madde üreticisi yeni aktinobakterilerin izolasyonuna dair çalışma yapılmamış olması. Böyle ekstrem bir ortamın, bir ekosistemin mikrobiyal kaynaklarının, en az o bölgenin sahip olduğu maden kaynakları kadar değerli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu proje ile Horseshoe Adası’nın mikrobiyal genetik kaynaklarını ortaya çıkararak tüm genom analizi ile bu mikroorganizmaların genetik potansiyeli ortaya çıkarmış oluyoruz. Bu genetik kaynaklardan da ileride biyoteknolojik ilaç öncülü olabilecek molekülleri, endüstride kullanabileceğimiz enzimleri izole edebileceğiz. Bu minik fabrikaları, aslında hem Türkiye ekonomisine, hem de dünya bilimine kazandırmayı amaçlıyoruz”