Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "Hazır parayla idare ettiler. Malları mülkleri sattılar, fabrikaları, bankaları, sigorta şirketlerini, hazine arazilerini sattılar, aldıkları paralarla idare ettiler. Deniz bitti şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar satacak bir şey kalmadı ama şimdi Türkiye'nin itibarını satıyorlar" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İktidara yönelik sert eleştiriler yönelten Kılıçdaroğlu, çay üreticilerinin sorunlarına da değindi.
" Rize'ye gittim, herkes şikayetçi" diyen Kılıçdaroğlu, "Arkadaşlarım çay kanunu hazırladılar. Genel Kurul'da görüşülecek. Ak Parti ve MHP ret oyu verdi. Rizeli kardeşlerime söylüyorum, kesintisiz oy veriyorsunuz, sizin alın terinizi peşkeş çekiyorlar. Tonlarca kaçak çay geliyor. Rize'de söz verdim, onların da oyu ile iktidar olduğumuzda o kaçak çayları Rize meydanında yakacağım" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları;
"Bazı anketlerde kararsızlar olduğu söyleniyor. Kararlılığımızı, çözümlerimizi onlara anlatacaksınız. Sevgiyle, hoşgörüyle, kararlılıkla anlatacaksınız. Bunlar kararlı, bunlar çözümler konusunda hazırlar, ülkeyi artık teslim edebiliriz, var olan sorunların tek çözümü CHP diyeceklerdir.
Niçin diyecekler? Memleketin iyi yönetilmediğini görüyorlar. Bir bakanın söylediğini diğer bakanının yalanladığını görüyorlar. Fiyatlara egemen olmadıklarını biliyorlar. Devletin soyulacak bir mekanizma olarak algıladıklarını da biliyorlar. Yönetemediklerini biliyorlar.
"BARIŞÇIL BİR DİL KULLANAN İKTİDARA İHTİYAÇ VAR"
Toplumu bölmeyen, barışçıl bir dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var. O iktidarın adı Millet İttifakı ve CHP'dir. Şöyle görüyor vatandaş, devlet kadrolarının kimlerin hangi torpillerle yerleştiklerini görüyorlar. Yaşıyorlar, kendi hayatlarında yaşıyorlar. Haksızlıkları görüyorlar, hak etmediği halde belli yandaşların belli görevlere getirildiklerini görüyorlar. Havuz medyası tam aksini söylese de vatandaşımız bunların tamamını biliyor. Yaşıyor da. 21. yüzyılın Türkiye'sinden bahsediyoruz. Bir kişinin hegemonyasında yürütülen Türkiye'de 3 milyon 449 binden fazla ailenin elektriği kesildi. Yaşıyor bunu vatandaşlar. Elektriğe gelen zamları geliyor. Bir insan gönüllü olarak ben faturayı ödemiyorum diyemez, parası varsa borcunu öder. Elektrik faturasını dahi ödeyemeyecek noktaya getiriyorlarsa, vatandaş bunu yaşayarak görüyor.
"ELEKTRİK FATURAMI ÖDEMİYORUM"
Bu hanelerin, iş yerlerinin temsilcisi, sözcüsü olarak elektrik faturamı ödemedim ve ödemiyorum. 3,5 milyon hanenin sözcüsü kim olacak? Bu haksızlığı, insafsızlığı yapan iktidarı 84 milyona nasıl anlatacağız? Tarihi sorumluluğumuz var. Türkiye'yi buradan çekip çıkarmak zorundayız. Onurlu, üreten, güçlü yeni bir Türkiye'yi inşa etmek zorundayız.
Elektrik ödenmiyor ama bir1 milyon 93 bin hanenin doğalgazı kesildi. Kışın ortasında. İktidar sahipleri bunun ne kadar farkında? Biz halkın partisiyiz, biz halkın sözcüsüyüz, halkın dertlerini dile getirmek zorundayız. Adımız CHP. Her mağdurun yanında olmak bizim namus borcumuz, bunu yapacağız.
"SİZ İŞSİZLİĞİN AZALDIĞINI BENİM KÜLAHIMA ANLATIN"
İşsizlik azaldı diye talimat veriyorlar, siz onu benim külahıma anlatın. Açım, iş arıyorum, doktora yaptım işsizim diye feryat ediyorlar. Halkı kandırmaya çalışıyorlar. 60 temizlik işçisi için 53 bin kişi başvuruyor Şanıurfa'da. Hani beğenmiyorlardı? Bunların yönetme güçleri yok. Yönetme bilgileri de yok. Hazır para ile idare ettiler. Malları, sigorta şirketlerini, bankaları sattılar. Deniz bitti şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şimdi de Türkiye'nin itibarını satıyorlar para pul için.
"GERÇEKLERİ GENİŞ KİTLELERİN ÖĞRENMESİNİ İSTEMİYORLAR"
Gazetecinin görevi gerçekleri yazmaktır. Bu kolay bir olay değildir. Riski üstlenmek demektir bugünkü koşullarda. Ergun Poyraz saldırıya uğradı, yoğun bakımda. Bugüne kadar saldırıya uğrayan gazeteciler dolayısıyla hapse giren oldu mu? Ama bir tweet nedeniyle insanlar hapse atıldı. Yoğun bakımda! Kendisine sağlıklar diliyoruz. Kimse moralini bozmasın, bu tür saldırılar olacaktır, hepimiz farkındayız, gerçekleri geniş kitlelerin öğrenmesini istemiyorlar.
"BÜROKRASİ NAMUSLU İSE BÜTÜN KAPILARINI AÇAR"
TÜİK'e gittim ve açıklama yaptım. Böylece o kurumda namuslu bürokratlar seslerini çıkardılar, üst düzey yöneticiler kalmadı bazıları da istifa ettiler. MEB, sınav yapıyor, yazılı sınav KPSS'den torpil yok. Dereceye giriyorlar, sözlü sınavda hakları yeniyor. Nasıl milyonlarca işçinin, memurun, emeklinin hakkı için TÜİK'e gittiysem, haksızlığa uğrayan genç arkadaşlarımın haklarını aramak için de MEB'e gittim.
(Et ve Süt Kurumu) Bir kurumun başınaki kişi 'kuyrukları bitirmek için ete zam yaptık' diyorsa, bunu sıradan bir basın toplantısı yaparak kamuoyu ile anlatırsanız bu doğru olmaz. Oraya gitmelisiniz. Orada açıklamalısınız. Haksızlığın ne olduğunu söylemelisiniz. Yanlışları dillendirmelisiniz. Bazı enteller var 'Kılıçdaroğlu gitti kapılar kapandı'. Ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hukukunu ve hakkını korumak için oradayım, kapıyı açarlar veya açmazlar. Herkesin hakkını hukukunu korumak zorundasınız. 'Bakandan randevu alsaydı'. Benim muhatabım bakan değil, Et ve Süt Kurumu! Gelir komisyonda bütün vekillere hesap verir. Ben hesap verecek organdan hesap sormak istiyorum. Devletteki çürümeyi görsün milletim, bürokrasideki korkuyu görsün. Yasa dışı talimat alan bir bürokrasi var. Bürokrasi namuslu ise bütün kapılarını açarlar.
"SIRADAN BASIN TOPLANTISI İLE OLMAZ"
Siz bunu yapmazsanız AK Parti'nin devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız. Sıradan bir basın toplantısıyla olmaz. Özellikle gecekondu bölgelerinde, fakir mahallelerinde Et ve Süt Kurumu'na gitmem, çocukların haklarını savunmam ciddi bir olumlu tepki doğurdu.
TÜİK her yıl şubatta kırmızı et üretim istatistikleri yayınlardı. En son 2020'de yayınladılar. Hangi gerekçe ile yayınlamıyorlar? Gerçekleri milletin bilmesini istemiyorlar. Bilgileri saklıyorlar. Bizim görevimiz buna dikkat çekmek. Et ve Süt Kurumu 2019'da görev zararı 32 milyon lira, 2020'de 422 milyon liraya çıkıyor. Tolga Şardan diye bir gazeteci arkadaşımız var. Kalemini satmayan, onurlu bir gazeteci. Et ve Süt Kurumu, soğuk hava depolarında belli miktarda et tutmak zorunda, tutuyor da. 70 bin ton... Fiyat ne kadar? Fiyatı 15 kuruş. Kilo başına 15 kuruştan özel sektöre ait olan depolarda parasını ödüyor, eti tutuyor. Birden bire yöneticiler karar alıyor, 15 kuruş olmasın, 45 kuruş olsun! Soğuk hava deposu sahipleri 'Allah Allah, ne oldu da 45 kr. oldu' diyor. Zaten kâr ediyorlardı... Soygun düzeninin nerelere ulaştığını nasıl anlatacaksınız?
"PARAYI KİMLERE VERDİNİZ SİZ?"
45 kuruş pahalı diyorlar, ben bunu 20 kuruşa yaparım diyorlar. 'Hayır 45 kr vereceğiz' diyorlar. Bu kararı kim aldı, parayı kimlere verdiniz siz? Bunu soracaktım! Bir kurum, yöneticileri tarafından bakanın da bilgisi dahilinde 200 trilyonluk bir soygunla karşı karşıya kalıyor. Sonra ne yaptılar? Bingöl'deki depoya 18 kuruştan, Denizli'dekine 15 kuruştan, Bursa, İstanbul, Ankara'daki depolara 11-12 kuruştan, Sivas'taki depoya da 10 kuruştan eti stokladılar. Demek ki bu kardeşiniz, CHP, vatanı millet için çalışan CHP, işte bu tür sonuçlara yol açıyor. Onların haklarını savunuyor."